Ürün reçetesini oluşturan hammadde, malzeme, enerji, işçilik vb. gibi unsurların maliyetleri düzenli olarak yükseliyor. Bunun yanında küresel hale gelen rekabet nedeniyle kâr oranlarında da düşüş eğilimi neredeyse tüm sektörlerde devam ediyor. 20’nci yüzyılın son çeyreğinde maliyetleri düşürebilmek için yalın üretim yöntem, teknik araçlarından yoğun biçimde yararlanıldı. Atığın azalmasında ve verimliliğin artışında önemli katkıları olan yalın üretim metodolojisi ile verimlilik ve kaynak etkinliğinde daha ileri adımlar atmak mümkün görünmüyor. Günümüzde yalın üretim felsefesi hâlâ geçerli olmakla birlikte daha ileri iyileştirmeler ve yüksek katma değerli gelecek için ek katkılar sunması beklenemez.
Mevcut durumda işletmelerin pek çoğu geleneksel makinelerinin otomasyon ve standardizasyon sınırlılıklarıyla boğuşuyor. Buna iş gücünün çağın gereklerine uygun niteliklere sahip olmaması da eklenince bu işletmeler pazarın meydan okumasıyla karşı karşıya kalıyorlar. İşletmelerde günlük operasyonlar ve bakım-onarım gerekleri kullanılabilir zamanın ve bütçenin neredeyse tamamını alırken, pazarın yeni ihtiyaçlarını karşılayacak iyileştirmelere ve inovasyona kaynak kalmıyor. Hâlbuki rekabetin her an sertleştiği pazarda kalıcı ve sürdürülebilir olmak ve büyümeyi imkân yaratmak için işletmelerin inovasyon yeteneklerini geliştirmeye, pazardaki ihtiyaçlara yönelik çözümler için ar-ge, ür-ge ve inovasyon işlerine kaynak ayırmaya ihtiyaçları var. Yeni çağın meydan okuyan şartları açıktır: “Ya inovasyon ya hiç!” Bu noktada –doğru yol haritasına sahip oldukları takdirde akıllı ve bağlantılı üretim teknolojileri işletmelere katma değerli olmak için yeni fırsatlar sunuyor.
Geleneksel işletmede değer yaratma fonksiyonu, büyük oranda iş süreçlerinin yönetimi üzerine odaklıdır. Bir başka deyişle; değer yaratmanın odağı işletmenin içindedir. Günümüzde ise müşteri ve tüketici –ki bu ikisi bazı sektör ve ürünlerde farklı olabiliyor– ile etkileşim çok daha önemli hale geliyor. Gene bir başka söyleyişle; değer yaratmanın odağı artık işletmenin dışında –müşterilerin yer aldığı ekosistemde– oluşuyor. Artık süreç iyileştirme ve geliştirme ile diğer iş uygulamaları öncelikle müşteri ile iletişim ve ilişki üzerine kuruluyor.
Yeni pazar ve teknoloji şartlarında pazardaki müşteri taleplerinin karşılanmasına ve pazara yenilikçi ürün-hizmet sunumlarının yapılmasına yönelik konulardan birisi bilişim – iletişim teknolojileri (BİT) ile ilgilidir. Bu konuyu iki farklı işletme fonksiyonu ile ilişkilendirerek ele alabiliriz. Birincisi; inovasyona ve ürün geliştirmeye yönelik olarak BİT’ten yararlanmadır. İkincisi ise imalat sürecinde BİT kullanımıdır. Yeni sınai çağ şartlarında bilişim ve iletişim uygulamaları önceki dönemlere oranla çok fazla oranda ar-ge, ür-ge, inovasyon ve imalat süreçlerine eklemlenmiş haldedir. Bu iki konunun yerine getirilmesi, anılan bu fonksiyon ve süreçleri –sonuçta işletmenin tamamını– akıllı hale dönüştürür. Söz konusu dönüşüm, günümüzün iş dünyası için vazgeçilemez gereğidir.
Endüstri 4.0 çatısı altındaki teknolojilerle ilgili ekosistemi incelediğimizde dikkatimizi çeken noktalardan birisi bu konudaki literatür ve pazarlama iletişiminin içeriğidir. Bulunabilecek kaynaklar çoğu zaman konuya akademik açıdan yaklaşan teknik yazılar veya küresel teknoloji şirketlerinin ürün ve hizmet satmaya yönelik tanıtım dokümanları oluyor. Henüz bir işletmenin geleneksel konumda çağa uygun yenilikçi bir duruma nasıl dönüşeceği ile ilgili yol haritalarına, stratejik öngörülere veya uygulama planı örneklerine rastlamak mümkün olmuyor. Yöneticiler ve proje liderleri nasıl dönüşecekleri konusunda merak ve ilgi içinde olmalarına rağmen dönüşümün planlanması açısında yalnız kaldıkları duygusu içindeler. Yüksek yatırımın başarısız olabileceği düşüncesi ile belirsizlikler nedeniyle önünü görememe duygusu yenilikçi dönüşümün önünde duran engellerden ikisidir.
Akıllı işletmeye dönüşümü sağlayacak olan stratejik yol haritası nedir ve nasıl olmalıdır? Mevcut durumda büyüklü küçüklü pek çok sanayi işletmesi geleneksel imalat donanımı ile çalışıyor. Bunlar genelde bu çağın teknolojik düzeyine oranla daha düşük otomasyon özelliklerine sahip ve bir kısmı işletme içinde uygulamalarla farklılaştırılmış makine parklarıdır. Bunlar arasında bir sistem bütünlüğü içinde bir ağ yapısı altında etkileşimli olarak çalıştığı örnekler bulma ihtimali düşüktür. Geleneksel biçimde yapılanmış bir işletmenin mevcut bilişim-iletişim altyapısını –makine parkını da akıllı ve bağlantılı hale getirerek– kısa sürede değiştirmek yüksek yatırım maliyeti ve zaman başta olmak üzere pek çok nedenden dolayı mümkün olmaz. Ayrıca kısa zamanda yapılmaya çalışılan bir yeni dijital dönüşüm girişimi de içinde pek çok risk barındıracaktır.
Bir diğer önemli nokta işletmedeki (fabrikadaki) iş süreçlerinin yapıları ve birbirleri ile olan etkileşimiyle ilgilidir. Yeni durumda makineler ve süreçler bir sistem bütünlüğü içinde düzgün bir iş ve dijital enformasyon akışı sağlayacak biçimde, kesintisiz işbirliği içinde çalışabilmelidir. Ayrıca yeni yapılanma makinelerin ve süreçlerin ihtiyaç durumunda birbirlerini yedeklemeleri gibi seçenekleri de içermelidir. Böylece dijital işletmeden elde edilecek performans çok daha yüksek olacaktır. Bu türden bir yapılanma ihtiyacının oluşması bir yandan pazarın hızlı değişen isteklerine çevik cevaplar verebilmek diğer yandan kesintisizliği sağlamak üzere arızaları öngören kestirimci bakım imkânları yaratmakla ilgilidir.
Yapısal dönüşüm konusunda çeşitli senaryolar söz konusu olabilir. Muhtemelen işletmede olağan çalışma şartları sürdürülürken aynı zamanda değişimin yürütülmesi tercih edilen seçenek olacaktır. Böyle bir durumda Akıllı İşletme’nin oluşturulmasına nereden ve ne şekilde başlanacağı önemli bir soru haline gelir. Bir dönüşüm vizyonu ve ilgili stratejiler gerekecektir. Bunlar işletmenin mevcut ve beklenen becerileri, uzmanlıkları ve kaynakları ile doğru biçimde eşlenmek zorundadır.
Ne Yapmalı?
Endüstri 4.0’a dönüşümün önündeki engellerden birisi bu çatı altındaki teknolojilerin işletme yöneticileri tarafından yeterli ölçüde bilinmemesinden ve dönüşümün kendisinin karmaşık ve zorlayıcı olarak algılanmasından kaynaklanıyor. Teknolojiler ve yol haritası konusundaki bilgi yetersizliği yatırım için gerekli bütçe ihtiyacı ile birleştirildiğinde Endüstri 4.0 dönüşümü konusundaki isteksizlik ve tereddüt artıyor. Girişimciler ve yöneticiler büyük çaba ve yatırımlarla geliştirdikleri işletmeyi değişim adına risk etmekten çekiniyorlar. Buna karşılık rakiplerin rekabetçi üstünlüklerini biteviye geliştirmeleri ve pazar-müşteri şartlarının ürün-hizmet, hız, çeşitlilik ve yenilik olarak evrimleşmesi işletmeleri yapısal dönüşüme zorunlu kılıyor. Yeni teknolojik imkânlar ümitsizliği, tedirginliği ve korkuları aşarak nasıl değerlendirilecek?
Endüstri 4.0’ın dayanakları olan teknolojilerin kullanımı ile yaratılan Akıllı Fabrika’da inovasyon, operasyonel mükemmeliyet ve müşteri sadakati hedeflerini gerçekleştirmek üzere çeşitli çözümler uygulanabilir. Hangi çözüm tercih edilirse edilsin bir yol haritası gerekecektir. Yol haritasının hazırlanmasında tesis zekâsı, dijital entegrasyon, enformasyon ve operasyonlar teknolojilerinin eşlenmesi, kullanıcı merkezlilik ve toplu işlemler yönetimi gibi temalardan yararlanılır. Bir işletmenin nereden ve nasıl başlayacağı ekosistem içindeki konumu, mevcut beceri ve yetenekleri, dönüşüm istekliliği ve değişimi gerçekleştirme deneyimine bağlıdır.
Tesis zekâsının altyapısını akıllı ve bağlantılı nesneler (sistemler, cihazlar vb.) oluşturur. Böylece işletmenin her noktasından veri toplamak, bunları işlemek ve depolamak mümkün olur. Bu verilerin gerçek zamanlı analizi ve işlenmesi geleceğe ilişkin öngörüler geliştirilir, “… olursa ne olur” tipinde senaryo modelleri yaratmak ve simülasyonlar oluşturmak imkânı elde edilir. Sonuçta daha yüksek yönetim performansına erişilebilir.
Dikey ve yatay olabilen dijital entegrasyon; yönetim, mühendislik ve imalat fonksiyonlarının bilişim-iletişim platformunda bütünleştirilmesini sağlar. Dikey entegrasyon, işletme içindeki tüm fonksiyon ve birimler arası verimli etkileşimi sağlar. Böylece işletmenin bir bütün olarak hareket kabiliyeti artar. Yatay entegrasyon ise işletmeyi ekosistemdeki dış paydaşlarla ilişkilendirir. Böylece işletmenin gerçek zamanlı olarak başka kaynaklara erişmesi daha yüksek ihtimalli hale dönüşür. Yatay entegrasyon sayesinde işletme açısından dışarıdaki fırsatların içerideki kabiliyetlerle değerlendirilmesi için yeni imkânlar yaratılır.
Akıllı fabrika organizasyonu, enformasyon ve operasyonlar teknolojileri arasındaki doğru eşleşmeyi başarmak zorundadır. Başarılı inovasyon ve üretim için işletmenin dijital stratejileri ile operasyonel teknoloji uzmanlıkları birbirine uyumlu hale getirilmelidir.
İşletmenin dönüşümü sadece teknolojinin değişiminden ibaret değildir. İşletmede teknolojik donanımla ilgili görev yapan çeşitli kullanıcılar ve yararlanıcılar var. Bunların ihtiyaçlarını doğru anlamak işletmenin insan kaynağının verimliliğini artırır. Dolayısıyla akıllı fabrikaya dönüşürken uygulanacak çözümlerin insan kaynağının ihtiyaçları dikkate alınarak yapılması gerekir.
Toplu işlemler yönetimi; firmanın (şirketin) farklı tesislerinin ve imalat bölümlerinin gerçek zamanlı, koordineli çalışmasını sağlamayı hedefler. Bu sayede tesisler arasında ürün veya süreç değişimi yüksek esneklik ve minimum kayıp ile gerçekleştirilir.
İşletmenin yukarıda özetlenenlerden yararlanarak yapısal dönüşümü başarması için öncelikle stratejilerini tanımlaması gerekir. Ardından bunlara bağlı olarak bir yol haritası hazırlanmalı ve iş-zaman planlaması yapılmalıdır. Her iş adımının işletmede içinde yapıldığı zamanlar geçmişte kaldı. Bu nedenle teknolojik dönüşüm yoluna çıkarken hangi kaynakların ve uzmanlıkların işletme içinde kalacağı, hangi yeni yatırımların yapılacağı ve hangi hizmetlerin dışarıdan alınacağı ile ilgili bir yaklaşım geliştirilmesi gerekir. Mevcut durumun ve iş akışının ayrıntılı biçimde incelenmesi, yapısal dönüşümün kurgulanmasında önemli ipuçları sağlar. Hangi uzmanlık, beceri ve kaynakların zaman ve emek olarak ne şekilde kullanıldığı incelenmelidir. Başta bilişim-iletişim alanı olmak üzere pek çok konuda verimsiz ve kullanım zorluğu olan uygulama ve araçların kullanımı ile ‘şaşırarak’ karşılaşılabilir. Bunların ne şekilde yenilenmesi dönüşümün bilinmeyen bazı yönlerinin aydınlatılmasına yol açar.
Dönüşüm süreci ile ilgili birkaç öneri şunlar olabilir: Kaynakları yapısal dönüşüme yönlendirmek, ama bu arada mevcut iş akışını sürdürmek için dönüşüm döneminde bazı işler için dış kaynak (outsourcing) kullanılabilir. İşletmede dönüşüm uzmanlığı ve deneyimi yoksa dışarıdan eğitim, danışmanlık ve değişim yönetimi desteği alınabilir. Mevcut sistem, makine, tezgâh ve araçların yeni sisteme uygun hale getirilmesi için iyileştirme ve geliştirme projeleri yapılabilir.