5 Ağustos 2018 Pazar

TYT-YKS Tercih Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

YKS Tercih Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler,Üniversite Tercihi Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyim
Bu konuya biraz farklı bakalım derim...Nasıl mı? Unutmayın ki hayatta hiç bir şey önce ruh, sonra beden sağlığınızdan daha önemli değil.Dikkat ederseniz genel itibariyle insanların beden sağlığından önce ruh (Psikolojik) sağlıklarının bozulduğunu görürsünüz.Yaptığınız ve yapacağınız işin karakterinize ne denli uyup uymayacağını mutlaka kendinize sorun.Yani edineceğiniz mesleği her yönüyle araştırın,mesleğinize faal olarak başlamadan önce onu bütün bedeninizle tartın ve bir ömür boyu yaşamaya çalışın...

Kelimeleri fazla israf etmeden konuyu toparlamaya çalışalım...Şunu söylemeye çalışıyorum,ne olursa olsun sevdiğiniz, seveceğiniz ve de burası önemli "çalışırken kendinizi yenileyebileceğiniz,meslekler seçin.Çünkü bir zaman sonra aynı monoton şeyleri yapmaktan sıkılacaksınız.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım meselede paradan bahsetmedim.Tabiki iyi bir yaşam için para olmazsa olmaz ama şunu unutmayalım...Bugün kazancı yüksek bir yerde çalışırken "Parası batsın bu işin nefret ediyorum " deyip yıllarca emek verdiği işini bırakıp yeni iş aramaya kalkanlar da var.Onun için yapacağınız ve sahip olacağınız meslek her yönüyle içinize sinmeli. 

İSABETLİ VE DOĞRU TERCİH YAPMANIZ DİLEĞİ İLE...

Peki uzmanlar bu konuda neler söylüyor, araştırmalar neyi gösteriyor isterseniz bir de onlara kulak verelim...
Üniversite adaylarının mesleki seçim yaparken yaşam tarzlarının çok etkili olduğu ortaya çıktı.
Hacettepe Üniversitesi tarafından lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapılan araştırma, üniversite adaylarının meslek tercihi yaparken "yaşam tarz"larının belirleyici olduğunu ortaya koydu. Ayrıca gençler, üniversite tercihlerinde en fazla iş ve burs olanaklarına bakıyor.
Hacettepe Üniversitesi Psikometri Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜPAM) tarafından, 11 bin lise öğrencisine üniversite tercihlerinde kendilerini etkileyen faktörleri sordu.
Ankara'daki farklı türlerde 177 lisede yürütülen "Üniversite ve Meslek Seçimini Etkileyen Etmenler" başlıkla araştırmada, 11 bin 444 lise son sınıf öğrencisinden üniversite ve bölüm tercihi yaparken dikkat ettikleri faktörlere yönelik veri toplandı.
Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 58,21'ini kızlar, yüzde 41,79'unu erkekler; yüzde 72,4'ünü dershaneye gidenler, yüzde 27,5'ini ise gitmeyenler oluşturdu.
Öğrencilerin üniversite ve bölüm tercihlerinde bulunurken, yaklaşık yüzde 24'ünün tercihini puanına göre yapmayı planlandığı ortaya çıktı. Öğrencilerin yüzde 2,8'i tercih ettiği bir üniversite bulunduğunu, bölümün farketmeyeceğini belirtirken, yüzde 15,1'i tercih ettiği bir bölüm olduğunu, üniversitenin farketmeyeceğini söyledi. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun ise hem üniversite hem de bölüm tercihlerinde kararlarını verdiğini belirtti. Öğrencilerin yüzde 46,6'sı tercih ettiği hem üniversite hem de bölüm bulunduğunu anlattı.
İstedikleri şehirde okuyacaklarını belirtenlerin oranı ise yüzde 2,3 oldu. Öğrencilerin yüzde 2,3'ü tercih ettiği bir şehir bulunduğunu okuyacakları üniversite ya da bölümün farketmeyeceğini; yüzde 6,6'sı ise tercih ettiği bir şehir ve bölüm bulduğunu, üniversitenin farketmeyeceğini söyledi. Üniversite tercihini puanına göre yapacakların oranı ise yüzde 23,9 oldu. Tercihler konusunda henüz fikri olmayanlar ise yüzde 2,5'lik kesimi oluşturdu.
Üniversite seçerken mezunlara bakıyorlar
Araştırmaya göre, öğrenciler üniversite tercihlerinde en fazla iş ve burs olanaklarına bakıyorlar. Buna göre tercihlerde, o üniversite mezunlarının kolay iş bulması yüzde 82, burs imkanları yüzde 82 etkili oluyor. Üniversitenin eğitim kalitesi ise öğrencileri yüzde 81 etkiliyor.
Üniversitenin prestiji, eğitim masrafları, tesis ve olanakları da öğrencileri etkileyen önemli unsurlardan bazıları. Buna göre, üniversitenin prestiji yüzde 76, eğitim masrafları yüzde 75, üniversitenin tesis ve olanakları yüzde 75, üniversitenin eğitim programlarına yönelik olanakları yüzde 73, kampüs özellikleri yüzde 70 tercihlerde belirleyici oluyor.
Akademisyenler yüzde 55 etkili

Öğrencileri etkileyen diğer bazı unsurlar ise şöyle;

"Üniversitenin coğrafi konumu yüzde 63, Türkçe eğitim yüzde 63, akademisyenler yüzde 55, bölüm yüzde 53, üniversitenin sosyal olanakları yüzde 53, temel hizmetler (sağlık, ulaşım vb.) yüzde 52, İngilizce eğitim yüzde 51, başkalarından etkilenme (tanıdıklar, öğretmen vb.) yüzde 50, tanıtımda görev alan akademisyenler yüzde 48, teknik üniversite olması yüzde 45, ikinci öğretim olması yüzde 43, başkalarının yönlendirmesi (rehber öğretmen, aile gibi) yüzde 42, broşür ve afiş tanıtımları yüzde 42, tanıtım etkinlikleri yüzde 41, üniversitenin mezunları yüzde 38, basında çıkan tanıtımlar yüzde 35, internet üzerinden yapılan tanıtımlar yüzde 33 etkili oluyor"
Adaylar ilerideki mesleklerini belirlerken, en fazla yaşam tarzlarına uygun olup olmadığına bakıyor. Buna göre, lise son sınıf öğrencilerinin yüzde 81'i seçecekleri mesleğin yaşam tarzına uygun olmasını istiyor. Öğrenciler meslek tercihi yaparken, ailesine yeterli zaman ayırmasını sağlayacak olması, mesleğinin cinsiyetine, kişilik özelliklerine, inançlarına uygun olmasını, düzenli bir yaşam tarzını sağlaması ve serbest zaman etkinliklerine zaman ayırmasına fırsat sağlamasını istiyor.
Yaşam tarzının ardından üniversite adayları, meslek seçerken en fazla iş bulma kolaylığı ve iş sağlığı ve güvenliğine dikkat ediyor. Meslek seçiminde iş bulma kolaylığı yüzde 78, iş sağlığı ve güvenliği yüzde 76, mesleğe ilgileri yüzde 67, disiplinler arası çalışmalara fırsat sağlaması yüzde 57, aile onayı yüzde 53, rehberliğin yönlendirmesi yüzde 43, mesleğin prestiji yüzde 29, mesleki tatmin yüzde 27 etkili oluyor.
Kızlar daha titiz
Araştırma raporunda, projede ortaya çıkan bazı önemli tespitlere de yer verildi. Buna göre, cinsiyetin üniversite tercihleri üzerinde önemli bir etkisi bulunuyor. Kadınlar, erkeklere göre tercihlerinde çok daha titiz davranıyor.
Rehber öğretmenden yardım alma, üniversite tercihleri üzerinde önemli etkiye sahip bulunuyor. Üniversite tercihlerinde dikkat edilen konular lise türünden etkileniyor. Anadolu, anadolu öğretmen ve fen liselerindeki öğrenciler pek çok konuda diğer lise türlerindeki öğrencilere göre daha titiz davranıyor.
Genelde özel sektörde çalışmayı hedefleyen öğrenciler tercihlerinde daha titiz davranıyor ve bu öğrenciler lisede diğer öğrencilere göre daha başarılı oluyor.

TERCİH YAPARKEN NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ?

Nelere Dikkat Etmelisiniz?
· Tercihlerinizi yaparken sıralamanızı göz önünde bulundurunuz.
· Sakın ha!
tercihlerinizi büyükten küçüğe doğru sıralamayınız. Ölü tercih diye bir şey yok. Bu safsatadır.
· Sıralama
Gitmek istediğiniz bölüm okumak istediğiniz üniversite esas alınarak yapılmalıdır.
· Sıralamanızın
+- 10.000’i tutma potası içerisindedir (40 bin – 100 bin aralığında).
· 40.000 – 100.000 aralığında
40-60 bin arası: 2 bin – 4 bin gibi esner
60 – 100 bin arası: 5 bin – 10 bin gibi esner
· 20.000 – 40.000 aralığında
+- 5.000 tutma potasındadır.
Tavan esneme 5 bin (sıçramadır)
Taban esneme 2 bin
· 15.000 – 20.000 aralığında
+- 2.000 tutma potasındadır.
Tavan esneme (sıçrama) 2.000
Taban esneme (ortalama) 1.500
· 10.000 – 15.000 aralığında
+- 1.000 tutma potasındadır.
Tavan esneme (sıçrama) 1.000
Taban esneme (ortalam) 500
· 10.000 içinde ise
+- 500’den 1.000’e kadar esneme olacaktır.
Tavan esneme (sıçrama) 500
Taban esneme (ortalama) 200
· Tercih yaparken “tutmaz yazayım” diye yazıp da istemediği bölüm, üniversite ve kentte okuyan çok sayıda öğrenci vardır.

KATSAYININ EŞİTLENMESİ SIRALAMAYI NASIL ETKİLER?

Bu yıl tercih yaparken özellikle dikkate alınması gereken bir husus da, katsayının 0,15’den 0,12’ye düşürülmüş olmasıdır.
Katsayının üç puan düşürülmesi bu yıl üniversitelerin taban puanını da düşürecektir. Bu düşüş yaklaşık 10-15 puan aralığında olmuştur.
Diğer yandan katsayının eşitlenmesi alanlararası dolaşımı artıracağı için özellikle TM ve Sözel alanların çok tercih edilen bölümlerinde taban sıralama yükselebilir. Tercih yaparken bunu çok dikkat etmelisiniz.
Örneğin Sayısallar Hukuk Fakültesine TM’ler Sözel Alanın Türkçe, Türk Dili Edebiyatı ve Coğrafya Öğretmenliklerine ilgi duyarlar. Bu da bu programların sıralamasını yükseltebilir.

DÖRT DİLİMLİ TERCİH YAPINIZ

Tercih listenizi dört gruba ayırınız her grubu kendi içerisinde sıralayınız. Sıralamadan kastımız, en çok gitmek istediğiniz yerleri başa alarak aşağıya doğru sıra numarasını dikkate almadan (tercihler kendi sıralamanıza yakın olmalı) gitmek istediğiniz yere göre tercih listesi yapınız.
I. Dilim
Hayallerin ve ideallerin listesi olmalıdır.
Bu dilimde kendi sıralamanızdan daha yüksek yerleri de yazabilirsiniz.
Birinci dilim mantığın, hesabın, kitabın değil, hayallerimizdeki mesleklerin dilimidir.
ve SAKIN HA! Ölü tercih safsatasına kapılarak sırf sıralaması yüksek olduğu için hiç gitmek istemediğiniz bir bölümü, çok gitmek istediğiniz yerin üzerine yazmayınız.
Birinci dilim diğer dilimler gibi karma ya da net olabilir. Yani, birinci dilimde 8 tercih yaptıysanız bunun sekizi de tıp olabilir (net) ya da bu sekiz tercihi tıp, eczacılık, mühendislik diye karma bir şekilde yapabilirisiniz.
Akla gelen soru!
yüksek tercihleri ilk sıraya yerleştirmek, asıl tutacak yerleri altta yazmak şansımızı azaltmaz mı?
Yanıt
Hayır! asla azaltmaz.
Çünkü, bir bölümü tercih listesine yazan öğrenci sayısı bin ile 5 bin kişi oluyor ortalama. Bunların puanlarının virgülüne ve tercihlerinin aynı yere yazılmasına kadar bir yığın olasılığın üst üste gelmesi olanaksızdır.
Kimin puanı çoksa o kazanır.
Tercih sırası değil, puanın çok olması sınavın kazanılmasını sağlar.
II. Dilim
· Orta düzeydeki tercihlerin yazıldığı dilimdir.
· Bu dilimde sıralamaya yakın olan ve genellikle sıralamanın hafif üstündeki, sıralamaya uygun ve sıralamadan biraz düşük yerler yazılır.
· Bu dilim birinci dilimde yazdıklarımızın düşük sıralamalı fakültelerinden oluşturulmalıdır.
III. Dilim
· Sıralamamıza uygun ve sıralamamızın altındaki bölümler yazılmalı.
· III. dilimde, ikinci dilim listesi biraz değiştirilerek düşük sıralama oranı artırılmalıdır.
IV. Dilim
· Bu dilim garantili tercih listesidir.
· Eğer sınavı tekrar etmek istemiyorsanız dördüncü dilimi çok dikkatli doldurmanız gerekir.
Bu bölümü doldururken bazı iyi üniversitelerin iyi bölümlerinin dönemsel gevşeme trendinin etkisi ile sıralamasının düşmüş olmasına aldanmayın. Bölüm iyi, üniversite iyi, sıralama düşük ise bu dönemsel gevşeme etkisi ile ortaya çıkmış demektir. Bu bölümü üste yazmalısınız.
Dört dilimi tercih yaparken özellikle son iki tercihi garanti tercih olarak kullanmalısınız. Ancak, bu garanti tercih hakkını kullanırken, yazacağınız üniversitenin hangi şehirde olduğu, büyük merkezlere yakın olup olmadığı dikkatle incelenmeli. Yurt olanakları, ulaşım, kampus yapılanmasının ne durumda olduğuna bakılmalıdır.

BÖLÜMÜN KONTENJANI DİKKATE ALINMALI MI?

Hayır alınmamalı?
Çünkü bu gibi durumlarda yaptığımız sosyometrik taramalarda;
- Herkesin kontenjanı fazla olan bölümleri yazdığı
- Kontenjanı az olanı yazmadığı saptanmış
- ve kontenjan fazlası yüksek talep nedeniyle avantaj olmaktan çıkmış, hatta çoğu zamanlar dezavantaj olmuştur.
· Sıralaması verilmeyen ve yeni açılan bölümleri tercih ederken nelere dikkat etmeliyiz?
- Bu üniversitenin muadili bir üniversiteyi ve bölümünü saptayıp onun sıralaması esas alınmalıdır.
- Üniversitenin bulunduğu şehir dikkate alınmalıdır.
- Bölüme GENEL – KOŞULSUZ talep var mı bakılmalı. (Tıp, Hukuk, Rehber öğretmenlik bu kategoriye girer.)
- Nerede Hukuk açarsan aç bu devlet okulu ise puanı 450’nin altına, sıralaması ise 15 binin altına inmez.

TERCİHİNİZ:

Üniversite mi olmalı? Yoksa Bölüm mü olmalı?
- Yani sırf popüler bir üniversitede okumak için onun alt sıralardaki bölümlerinde okumak mı iyi
- Yoksa biraz daha az tercih edilen bir üniversitenin iyi bir bölümünde mi okumak iyi?
Boğaziçi Kimya’da okumaktansa Yıldız Teknik makine’da okumak daha iyi.
Önce bölüm Sonra üniversite
SEÇMELİSİNİZ!

ÜNİVERSİTENİN ESKİ OLMASI NE KADAR ÖNEMLİ?

- Elbette ki kafaların, bakış açılarının yeni olması daha önemli.
- Diplomayı üniversite verir. Bu diploma çoğu zaman siyah beyazdır.
- O diplomanın içini doldurmak da, onu renklendirmek de öğrencinin liyakatına kalmıştır.
· Üniversite eski olur ancak öğrenci bundan faydalanamayabilir.
· Üniversite yeni olur öğrenci son zerresine kadar faydalanır.
· Üniversitenin ne sunduğu, kuruluş tarihinden daha önemlidir.

OKUDUĞUNUZ ŞEHİR Mİ ÖNEMLİ, YOKSA OKUDUĞUNUZ ÜNİVERSİTE VE BÖLÜM MÜ?

- Okuduğunuz şehrin size mutlaka katkıları olacaktır.
- Ancak, bu katkı asla okuduğunuz üniversitenin sağlayacağı katkı kadar olmayacaktır.
· Bu nedenle tercihlerinizde
Önce: Bölüm
Sonra: Üniversite
En Son: Şehir tercihi yapınız.

ÖZEL ÜNİVERSİTE Mİ? DEVLET ÜNİVERSİTESİ Mİ?

Bu sorunun yanıtı;
- Üniversiteden ne beklediğinize
- Eksikliklerinizin ne olduğuna
- Kariyer basamaklarınızı belirleyip belirlemediğinize göre değişir.
· Bugün özel üniversitelerin çoğunun sağladığı avantajları en iyi devlet üniversiteleri dahi sağlayamamaktadır.

YURT DIŞI EĞİTİM OLANAKLARI TERCİHTE DİKKATE ALINMALI MI?

· Mutlaka dikkate alınmalıdır.
- İş bulmada CV farklılığı için yurt dışı eğitim şart.
- Bu konuda özel üniversiteler çok sayıdaki devlet üniversitesinden daha ilerde.
- Üniversitelerin yurt dışı bağlantıları tercih edilmelerinde çok etkilidir.

TERCİH YAPARKEN ÖZEL KOŞULLARA DİKKAT EDİLMELİDİR

- Tercih edeceğiniz okulun, özel koşullarını kılavuzdan mutlaka dikkatle okumalısınız.
Okulun
· Kampusü nerede?
· Bazı fakülteler ilçelerde
· Yurt olanakları ilçelerde sorun
· Özel üniversite ise yerleşke koşulları nedir?
· Yurt ücretleri
· Özel üniversitenin burs kesilme durumu var mı?
· Kadrosu kimlerden oluşuyor?
· Teknik kapasite nedir?
Bunlar hem kılavuzdan hem de sosyal medyadan araştırılmalı, mümkünse gidip yerinde görülmeli

ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI

Erasmus Değişim Programı
Avrupa’daki üniversitelere Erasmus programı çerçevesinde giden öğrenciler, masraflarının önemli bölümünü Avrupa Birliği (AB) fonlarından karşılayabilmektedir. Erasmus, AB ülkeleri ve aday ülkelerin yükseköğretim kurumları arasındaki işbirliğini güçlendirerek farklı kültürleri akademik paydada bir araya getirmeyi hedefleyen bir programdır.

İŞ BULMA KOLAYLIĞI TERCİH SEBEBİ OLMALI MI?

- Tercih yaparken Türkiye koşullarında iş bulma kolaylığı dikkate alınmalı
- Ancak “sadece bu” dikkate alınarak yapılan seçimin – tercih sonucunda
· Doktor – müzisyen
· Mühendis – işletmeci
· Öğretmen – tüccar
gibi durumlar ortaya çıkar.

AİLENİN BULUNDUĞU ŞEHİR TERCİH SEBEBİ OLMALI MI?

- Bu da tek başına tercih sebebi olmamalı.
- Ailenin yanında okumak sadece bütçe sorunları açısından öncelikle dikkate alınmalıdır.
- Psikolojik, sosyal vb. unsurlar üniversite seçiminin önüne geçirilmemelidir.

AİLEYE YAKIN OLAN ŞEHİR TERCİH EDİLMELİ Mİ?

- Aileye yakın şehirde olmak, özellikle ailenin psikolojik rahatlığı açısından etkilidir.
- Öğrenciyi yol zahmetinden kurtarır.
- Ancak sık gidip gelmeler hem maddi hem de öğrencilik konsantrasyonu açısından sıkıntıya yol açar.
· Bir üniversite ve bölüm sadece aileye yakın diye tercih edilmemelidir.

BAŞKA ŞEHİRDE OKUMANIN AVANTAJLARI VAR MI?

· Yakın şehir git-gel masrafı uzak şehir ise az gelmenin hasretidir.
· Başka şehirde yaşanacak zorluklar, akademik gelişiminizi engelleyebilecek boyutta ise mutlaka kendi şehrinizi seçmelisiniz.

MESLEK SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

1. Meslek seçiminde her zaman ilk akla gelen “gelecek vaad eden meslek seçilmelidir” görüşüdür.
Bu doğru bir görüş olmakla birlikte, meslek seçiminde tek başına alınacak bir kriter de değildir.
Bir meslek genel olarak gelecek vaad ediyor olabilir ama bu sizin için gelecek vaad etmiyor olabilir de.
Çünkü gelecek vaad eden meslek, sizin yetenek, ilgi ve hayallerinizle ilgili olmayabilir.
Böyle bir durum karşısında da diplomanızı etkin kullanamaz ve meslektaşlarınızın gerisinde kalırsınız.
2. İlgi psikolojik olabilir
Mesleki ilginin aile ve çevre koşullarının etkisi ile ortaya çıkan bir psikolojik durum olabilir.
Yani herkes istiyor diye o mesleğe yöneliyor olabilirsiniz ya da çevrenizin takdirini kazanma ve onları mutlu etme isteği sizi o tercihe yönlendiriyor olabilir.
Bu etkenlerle seçilen meslekler ya okurken ya da çalışırken hep terk ediliyor.
3. Meslek yeteneklerinize uygun olmalı
Aslında tercihlerde meslek seçerken en çok dikkat etmeniz gereken nokta budur.
Yeteneklerinize uygun olan hemen hemen her meslek sizin için gelecek vaad eden meslek kategorisindedir.
Bir mesleğin yeteneklerinize uygun olup olmadığını en iyi siz ve aileniz, sonra da öğretmenleriniz bilir.
Severek yaptığınız her şey aşağı yukarı yeteneklerinize uygundur demek. Çünkü, biz yeteneklerimize uygun olan şeylerde başarılı oluruz, başarılı olduklarımızı da severiz.
Düşünür Henry Davit, herkesin bir trompetçisinin olduğunu ve bu trompet sesine doğru yürüdüğünü, eğer başka yöne yürütülmeye çalışılırsa uyumsuzluk yaşayacağını söyler.
4. Yeteneklerinde oku, hevesinde yan dal yap
Öğrencilerin yeteneklerinin yanında bir de ilgi duydukları heveslendikleri ama yeterince başarılı olamadıkları alanlar vardır.
Bu öğrencilere, yetenekli olduğunun bölümü tercih et, hevesli olduğun alanda da yan dal yap önerisinde bulunuyoruz.
5. Mesleklerin katı ya da esnek olup olmadığına dikkat ediniz
Tercih ettiğiniz mesleği yerine getirirken, iş bulma, para kazanma, yükselme, mesleği geliştirme açısından katı mı yoksa esnek mi olduğuna dikkat ediniz. Bunlardan hangisinde çalışacağınıza karar veriniz.
Bu yaklaşımdan hareketle meslekleri üç kategoride ele alabiliriz.
a) Açık uçlu meslekler (esnek)
b) Yarı açık uçlu meslekler (yarı esnek)
c) Kapalı uçlu meslekler (katı)
a) Açık uçlu meslekler
Bunlar devlette çalışma ve özel sektörde çalışmanın yanında ayrıca serbest olarak kendi işini yapma olanağını da tanıyan mesleklerdir.
Doktorluk, inşaat mühendisliği, maden mühendisliği, diş hekimliği, hukuk gibi daha bir çok meslek kişiye kendi işini kurma olanağı da vermektedir.
b) Yarı açık uçlu meslekler
Devlette ve özel sektörde kadroları sınırlı olan mesleklerdir.
Diğer yandan bunlar piyasa koşulları açısından kendi işlerini geliştirmeye uygun değildirler.
Fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya vs. gibi bölümler bu kategoridedir.
Yani kimya dalında kendi işini kurmak bir doktorun muayenehane açması kadar kolay değildir.
c) Kapalı uçlu meslekler
Ya sadece devlete ya da sadece özel sektörde iş olanağı sağlayan mesleklerdir.
Öğretmenlik bunların başında gelir.
Kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler gibi bölümler de hemen hemen sadece devlette iş bulabilen mesleklerdir.

ÖZETLE TERCİH YAPARKEN MESLEK SEÇİMİNDE ŞUNLARA DİKKAT EDİLMELİDİR

1. Gelecek vaad eden meslekler hangileridir?
2. Halihazırda bir etkisi olmayan mesleklerin kaç yıl içinde gelecek vaad eder hale geleceği (örneğin uçak mühendisliği açılalı yaklaşık 35 yıl oldu ama ülkemizde hâlâ iyi bir yere gelemedi).
3. Mesleklerin önce Türkiye sonra dünya koşullarında iş bulma durumları nedir?
4. Tercih ettiğiniz bölümden mezun olduktan sonra hangi kurumlarda iş bulabileceksiniz?
5. Mezun olunca daha kolay iş bulabilmek için öğrencilik süresince neler yapılması gerekir?
6. İmza yetkisi olan meslekler (mühendislikler) hangileridir?
7. Hangi meslekler hem devlette iş bulma hem özel sektörde çalışma, hem de kendi işini kurma seçeneklerini sunmaktadır?
8. Hangi meslekler sadece devlette çalışma olanağı sağlar?
9. Hangi meslekler sadece özel sektörde iş olanağı sağlar?

Gelecek Vaad Eden Meslekler Nelerdir?


Gelecek Vaad Eden Meslekler Nelerdir,Geleceği Parlak Olan Meslekler ,Gelecek Vaad Eden Meslekler ,
Üniversitede En Çok Tercih Edilen Bölümler...

LYS Tercihleri alınmak üzere ve adayların da geleceklerine yön ve şekil vermede etkin olacak olan meslek araştırmaları hız kesmeden devam ediyor.Öğrencilerin, Üniversite tercih işlemleri Temmuz'da başlıyor. Üniversite adaylarına meslek tercihlerinde pozitif etki yapacağına inandığımız geleceği olan meslekler hangileri ... Geleceği parlak olan meslekler nelerdir. Çalışma alanları ve gelecekteki önemi Geleceğin öne çıkan meslekleri neler? Hangi meslekte iş bulma olasılığı yüksek? İşte geleceğin öne çıkan meslek isimleri...
Gençlerin almak zorunda olduğu en önemli kararlardan biri de kuşkusuz ki meslek seçimi. Bu önemli seçimi yaparken dünyada ve ülkemizde gelişecek sektörleri göz önünde bulundurmak ve bugün hiç tanınmayan ama yakın gelecekte büyük potansiyele sahip alanlara yönelmek gerekiyor. İşte gelecekte yıldızı parlayacak meslekler…
Bilişim, yapı-inşaat, gayrimenkul, eğitim, üretim-imalat, turizm-otelcilik, perakendecilik, enerji ve lojistik sektörleri gelecekte en fazla iş fırsatı sunacak sektörler arasında yer alacak. Özellikle bilişim, nitelikli eleman açığının hızla arttığı sektörlerin başında geliyor. Bilişim teknolojileri sektöründe özellikle mobil cihazlara yönelik uygulama geliştirme ve pazarlama pozisyonları revaçta olacak. E-ticaret kullanım oranının arttığını ve gelecekte yeşil mesleklerin de önem kazanacağını dile getiren Yenibiris.com Yönetim Kurulu Üyesi Kâmil Özörnek, “Ödeme sistemleri ve yazılım güvenliği bu sektörde öne çıkan alanlar arasında. Yazılımdan iş zekâsına, büyük veri teknolojisi alanında çalışacak uzmanlara ihtiyaç olacak. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte yeşil mesleklere olan talebin de artıyor. Şirketler bu alanda daha çok mühendislik mezunlarını tercih ediyor” diye konuşuyor.

TEKNOLOJİ SEKTÖRÜNDE ÖNE ÇIKACAK MESLEKLER

İş Zekası Uzmanı: Stratejik planlama bölümlerinde görev yapıyor. Yeni ürünlerin nasıl oluşturulacağı, yeni müşterilere nasıl ulaşılacağı ya da mevcut müşterilerin nasıl elde tutulacağı gibi stratejilere ve yatırım kararlarına yön veriyor.
Proje Yöneticisi: Özellikle telekom, bilişim ve sigorta sektörlerinde, PMP sertifikasına sahip proje yöneticilerine talep artıyor.
Veri Madenciliği Uzmanı: Şirket veritabanında bulunan verilerin, şirketlerin yeni müşteri kazanımı, müşteri bağlılığı, kârlılık artırma gibi hedeflerini destekleyecek modelleme ve analizleri gerçekleştiriyor ve gerekli iş stratejilerinin oluşturulmasına yönelik çalışıyor.
Yazılım Uzmanı/Yazılım Geliştirme Mühendisi: Yazılım, nitelikli eleman ihtiyacının çok fazla yaşandığı bir alan.
Veritabanı Yöneticisi: Şirketlerin giderek büyüyen verilerinin tutulduğu sistemin 7/24, 365 gün kesintisiz ulaşılabilir olması, korunması ve yönetilmesine yönelik çalışıyor.
SAP/ERP Danışmanı: Şirketler, finanstan veri ambarına içinde birçok modül barındıran SAP programlarını kullanmayı bilen kişileri arıyor.
Dijital Pazarlama Uzmanı: Başta sosyal medya uzmanı olmak üzere dijital pazarlama uzmanı, online iletişim uzmanı, adwords hesap yöneticisi, sosyal ağlar iletişim uzmanı, SEO uzmanı, SEM uzmanı, şirketler tarafından en çok aranan pozisyonlar arasında.

YEŞİL YAKALILAR ÖNEM KAZANACAK

Yenilenebilir Enerji Uzmanlığı: Bu alanda kendini geliştirecek başarılı mühendisler, MBA veya pazarlama mastırı da yaparlarsa ilerleyen yıllarda çok iyi şartlarda iş bulabilirler.
Rüzgar Enerjisi Uzmanlığı: Rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji alanında en bilinen ve popüler olan enerji dalı. Ülkemizde şu anda çok sayıda şirket, rüzgar türbini yapmaya başladı.
Çevre Mühendisliği/Çevre Hukuku Uzmanlığı: Doğal kaynakların en iyi biçimde kullanılması, çevrenin korunması ve insan sağlığına uygun biçimde geliştirilmesi konusunda çalıştıkları için, bu alanda eğitim gören mühendislere/uzmanlara atıkların arıtılması, gerekli tesislerin kurulması, işletilmesi, yapılanların denetlenmesi, gürültü kaynaklarının belirlenmesi gibi birçok iş düşüyor.
Yeşil Pazarlama (Green Marketing) Danışmanlığı: Ürünün üretiminden tüketimine kadar çevre ve doğa dostu olmasını ve doğaya katkı yapmasını sağlamak gibi görevleri yürütecek, pazarlama, işletme, endüstri veya çevre mühendisliği v.s. bölümlerden mezun, kendini pazarlama odaklı yetiştirmiş kişiler Yeşil Pazarlama Danışmanı olabilirler. Şirketler çevre bilinci geliştikçe böyle danışmanlara çokça ihtiyaç duyacaklar.
Organik Tarım Mühendisliği/Uzmanlığı: Organik ürünlerin yarattığı talebe dayalı olarak organik ürün yetiştiriciliği çok popüler. Bu konuda özel eğitim merkezleri olmamakla birlikte ziraat mühendisleri dünyadaki yeni ve gelişen uygulamaları takip ederek bu iş kolunda ilerleyebiliyorlar.
Yeşil ( Ekolojik) Turizm/Tatil Uzmanlığı: Önümüzdeki yıllarda doğa ve Ekolojik turizm konusunda uzmanlaşmış, kendini yetiştirmiş rehberlere/uzmanlara ve tesislere ihtiyaç olacak.
Doğal Yaşam Koçluğu: Uzun süre doğadan uzak kalan insan doğaya ve doğala alışmakta da zorluk çekiyor. Bu noktada devreye yön gösterecek Doğal Yaşam Koçları girebilir.
Yeşil İnsan Kaynakları Yönetmenliği: Şirketin personelinde çevre duyarlılığı yaratmak, onların şirket kaynaklarını daha tasarruflu kullanmalarını sağlamak, personelin çevre ile ilgili projelere katılımı, ofis ve çevrenin doğaya uygun ve doğaya zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi işlerini yapacak, işletme, insan kaynakları, çevre konusunda bilgili insan kaynakları yönetmenlerine / uzmanlarına ilerleyen yıllarda daha çok ihtiyaç duyulacak.

ARZ TALEBİN ARTTIĞI MESLEKLER

Son yıllarda özellikle Sosyal Medya Uzmanlığı, İş Güvenliği Uzmanlığı ve Yazılım Geliştirme gibi pozisyonların arz talebin arttığı meslek dalları olarak karşımıza çıktığını dile getiren Elemanonline.net Genel Müdürü Özlem Demirci Duyarlar,“Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İnovasyon ve Gelişim Uzmanlığı, Fason Yöneticiliği, İnternet Gazeteciliği, Mobil Uygulama Geliştirme, Risk Yöneticiliği ve İş Zekası Uzmanlığı gibi mesleklerin yıldızının parlayacağını düşünüyoruz” diyor.
Sosyal Medya Uzmanlığı: Dijitalleşen dünyada oldukça popüler hale gelen sosyal medya kullanımını bütünsel bir strateji ile yönetmeye çalışan firmalar bu alanda kariyer yapmak isteyenlere kapılarını açıyor. Markaların konumlanması ve rakipleriyle rekabet edebilmesi için dinamik, aktif ve verimli bir şekilde sosyal medyayı kullanması gerekliliği ortaya çıktı. Ve bu ihtiyacın ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal medya uzmanlığı pozisyonu şirketlerde yerini almaya başladı. Bir sosyal medya uzmanının yaratıcı, özgün, meraklı kişilik özelliklerinin yanında iletişimi çok iyi bilen, twitter, facebook, friendfeed, sözlükler, bloglar, forumlar gibi sosyal ağları etkin kullanabilen, içerikler oluşturabilen, kriz yönetimi konusunda deneyimli, strateji üretebilen, mobil pazarlama ve sosyal medya raporlama konularına hakim olması bekleniyor. Üniversitelerde Sosyal Medya Uzmanlığı bölümü henüz çok yaygın olmasa da birkaç üniversite Yeni Medya konusunda lisans ve lisansüstü programları açmaya başladı bile. Geleceğin facebook, twitter ve daha birçok sosyal medya mecrasının fikirlerini bulacak, markaların içeriklerini oluşturacak yaratıcı ve donanımlı gençler bu programları tercih edebilir. Ayrıca Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, Pazarlama, İşletme gibi bölümlerden mezun olan gençler de dijital medya konusunda eğitimlere katılarak ve kendilerini bu konuda geliştirerek sosyal medya uzmanı olabiliyorlar. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta, bir sosyal medya uzmanının işinin hakkını verebilmesi için 7/24 çalışması gerekliliğidir.
Sosyal medya uzmanı ne yapar?
Sosyal medya ağlarında marka veya şahıs hakkında konuşmaları takip eder, yazılanlara göre bir iletişim stratejisi oluşturur.
Sosyal medya platformlarına özel kampanyalar, yarışmalar kurgular.
Rakiplerin paylaşımlarını takip ve analiz eder.
Düzenli olarak sosyal medya raporları hazırlar.
Raporların sonuçlarına göre daha etkili bir iletişim stratejisi oluşturur.
Dijital medya planlama yapar.
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı: İş sağlığı ve Güvenliği'nde büyük açık devam ediyor. Ülkemizdeki tüm işyerlerine kademeli olarak 'İş Güvenliği Uzmanı' görevlendirme zorunluluğu getirildi.
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olabilmek için; mühendis, mimar, teknik öğretmen olmak ya da üniversitelerin Fen veya Kimya bölümleri mezun olmak gerekiyor. Üniversitelerin ve Meslek Yüksekokulları’nın İş Sağlığı ve Güvenliği programlarından mezun olan gençler de bu mesleği yapabiliyorlar. Ancak öncelikle Bakanlıkça yetkilendirilen eğitim kurumlarında 180 saat teorik ve 40 saat uygulamalı eğitim almak şart. Teorik eğitimin ise; en fazla yarısı uzaktan eğitim ile verilebiliyor.
Uygulamalı eğitimler ise; en az bir iş güvenliği uzmanının çalıştığı bir iş yerinde yapılmalı.
İş sağlığı ve güvenliği uzmanı ne yapar?
İş yerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması ve geliştirilmesi amacı ile verilecek eğitimleri belirler ve uygular
Riskleri ortadan kaldırıcı uygulamaları geliştirir
İş yerindeki tehlike ve riskleri değerlendirir
İş güvenliği uygulamalarının verimli kullanılmasını sağlar
İş güvenliği raporlarını hazırlar
İSG mevzuat takibini yapar, kurum içinde uygular ve denetler
Günlük, aylık ve yıllık olarak iş kazalarını değerlendirir.
Taşeron-Fason Yöneticiliği: Kurumlar sabit, ücretli çalışanlar kadar, hatta daha fazla, kendi uzmanlık alanlarında bağımsız hizmet sağlayıcı kişi ve/veya küçük-butik kurumlarla çalışacaklar. Taşeron- Fason Yöneticiliği Değişik yapılardaki çok sayıda taşeron-fasoncu arasındaki rekabeti yönetmek ve uyumu sağlamaktan sorumlu olacaklar.
İnternet Gazeteciliği: İnsanlar artık haberler veya öğrenmek istedikleri diğer her şey için interneti kullanıyor. Dijital çağın sürekli gelişmesinden dolayı internet gazeteciliği geleceğin mesleklerinden biri olarak görülüyor.
Mobil Uygulama Geliştiricisi: Mobil cihazların yaygın kullanımı yazılım geliştiricisi olan binlerce kişiye yeni bir ekmek kapısı yarattı ve yaratmaya da devam ediyor.

HAREKETLİLİK YAŞANACAK SEKTÖRLER

Enerji, telekom, turizm, perakende, gıda-tarım ve finansal hizmetlerde olumlu gelişmeler olacağını belirten Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü,“Bu sektörlere yönelik projeksiyonlarımız, bu tür büyümelerin işe alımlarda da bir hayli hareketlilik getireceği yönünde” diyerek bu sektörlerin gelecekte önem kazanacağının altını çiziyor.
Tohum Üretim Teknisyeni: Büyük şirketler şimdiden, tohum üretimi, dağıtımı ve ülkenin ekonomisinde büyük yer tutan ürünlerin belirlenip ticaretin yapılması için uzmanlar arıyor ve yetiştiriyor.
Beslenme Uzmanı: Gelecekte daha da artacağı düşünülen obezite ve beslenmeye bağlı hastalıların çözümü için neredeyse herkesin bir beslenme uzmanı ya da diyetisyenden yardım alması gerekecek.
Perakende Sektöründe Yöneticilik: Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.
Gıda ve Beslenme Mühendisliği: Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak.
Turizm İşletmeciliği: Turizm otel yöneticileri, işletme yöneticileri, yiyecek-içecek işletme yöneticileri, pazar ve ürün geliştirme yöneticilerine olan ihtiyaç giderek artacak.

29 Temmuz 2018 Pazar

Önümüzdeki 10 yılın gözde meslekleri

Moleküler biyoloji uzmanlığı, internet gazeteciliği, yenilenebilir enerji ya da organik tarım danışmanlığı. Bunlar 2023 yılına kadar yükselecek mesleklerden sadece birkaçı..





İK (insan kaynakları) uzmanları ve beyin avcılarına 2019 yılı tahminlerini sorduk. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılının kutlanacağı 2023 için gözde meslekler ve İK trendleri hakkında öngörülerini aldık...

YÜKSEK LİSANS ŞARTI ARANIYOR

Nicholson International Türkiye Genel Müdürü Mutlu Eroğlu’na göre, şirketler bu yıl çalışanlarının eğitim düzeyi ve işle ilgili gelişimlerine daha fazla önem vermeye başlamış durumda. Hatta işe alımlarda üniversite eğitimi sonrasında lisansüstü programları tamamlayan çalışanlar tercih ediliyor. Diğer yandan mevcut çalışanlara da bütçeler dahilinde bu olanaklar sağlanmaya çalışılıyor.
Bunun dışında şirketlerin beklediği bir diğer özellikle de “mobility”. Yani çalışanların gerektiğinde proje bazlı veya belli bir dönem için değişik lokasyonlarda çalışmaya olumlu bakması isteniyor. Evden çalışmak çok gündemde olduğu için teknolojiyi etkin kullanan çalışanların verimli olduğunu belirten Mutlu Eroğlu, bu yolla ofis maliyetlerinden de tasarruf edildiğini vurguluyor.
Şirketler için önem taşıyan bir diğer konu da rotasyon. Eroğlu’na göre bugün finans ya da pazarlama alanında çalışan bir kişi yarın kurumsal iletişim ya da İK departmanında görev alabiliyor. Bu hem çalışanı geliştiriyor hem de şirketin verimliliğini artırıyor.

TASARIMCI OLAN KAZANACAK

2023’e kadar özellikle tasarımla ilgili konuların gündemde olacağını söyleyen Mutlu Eroğlu, endüstriyel, teknik, mühendislik, gayrimenkul ve otomotiv gibi alanlarda bu mesleğin önem kazanacağını belirtiyor. Güvenlik konularıyla ilgili uzmanlaşmaya da dikkat çeken Eroğlu’nun geleceğin mesleklerine yönelik diğer öngörüleri ise şöyle:
“İş alanları sanal iş ortamları ve internet tabanlı süreçlerle uyumlu olacak. Dolayısıyla internet, mobil, nano teknolojilerin alt uzmanlıkları gelişecek. Yaşam ve alanı ayrımı çok net olmayacak. Evden (home-office) çalışma sistemi bu geçişin sinyallerini bugünden veriyor. Yine 2023’e kadar genetik ve tıp da ilerleyecek, alt uzmanlıklar gelişecek.”
Önümüzdeki 10 yılda İK’nın daha teknolojik yöntemlerle çalışacağına değinen Mutlu Eroğlu, “Alt uzmanlıklar önem kazanmış ve teknoloji ilerlemiş olacağından İK uzmanları teknik altyapılarını geliştirmek durumunda olacaklar. Örneğin işe alım süreçlerinde işe alacakları kişileri, teknik bilgileri anlamında daha fazla ölçümlemeleri gerekecek” diyor. Dolayısıyla İK uzmanlarının hangi iş kolu olursa olsun teknik detayları o işi yapanlar kadar iyi algılamaları ve doğru sorularla işe alınacak kişileri değerlendirebilmeleri gerekiyor.

GEÇİŞLER VE TRANSFERLER HIZLANACAK

HRM Danışmanlık Kurucu Ortağı Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka’ya göre ise 2011’de inşaat, enerji, hızlı tüketim, bilişim, mağazacılık, tekstil ve sağlık sektörlerinde işe alımlar yoğun olacak. Sağlık ve finans sektörlerinde deneyimli yöneticilere olan ihtiyaç artacak. Enerji sektörünün kazandığı ivmeyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeni “yeşil meslekler” etkili olmaya başlamış durumda. Şimdiden çevre mühendisliği mezunlarına ya da enerji sektöründe çalışan yeşil işler konusundaki danışmanlara olan ihtiyaç büyük. 2091 yılında diğer birçok pozisyonda olduğu gibi yönetici pozisyonlarında da enerji, bilişim ve telekomünikasyon sektörleri arasında geçişler ve transferler hızlanacak.

MÜHENDİSLİK YİNE GÖZDE MESLEK

Günümüzde enerji, inşaat, telekomünikasyon sektörlerine yapılan yatırımlara ve çevresel yaptırımlara dikkat çeken Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka, bu durumun yeni istihdam alanları yarattığını belirtiyor. Önümüzdeki dönemde bu alandaki arayışların süreceğine değinen Nazlıaka şunları söylüyor:
“Çevre mühendisliği kökenli (yenilenebilir) enerji danışmanlığı, çevre hukuku uzmanlığı, organik tarım ve organik kozmetik konusundaki danışmanlıklar, şehir ve çevre planlama, atık su ve atık yönetimi konusundaki uzmanlıkların yükselmesi bekleniyor. Yine psikoloji disiplininden yetişen kişiler endüstriyel psikoloji, İK gibi alanlarda önemli rollere sahip olacak.  Genetik biliminin ve genetik uzmanlarının öneminin yanı sıra ileri teknoloji ürünleri nedeniyle biyoteknoloji uzmanları ile gıda mühendislerine olan ihtiyaç da artacak.”
Türkiye’nin 2023 yılı için toplam 500 milyar dolarlık ihracat hedefini hatırlatan Nazlıaka, otomotiv sektöründe Ar-Ge çalışmalarının hızlanmasıyla yetişmiş kıdemli mühendislere ve mavi yaka çalışanlara olan talebin de artacağını ifade ediyor.

HER YÖNETİCİ KOÇ OLACAK

İK uzmanları, 2019’de en önemli stratejik uygulamanın yeteneklerin yönetimi ve elde tutulması olduğunda hemfikir. Yetenekli çalışanları elde tutmak için kişilere özel uygulamaların önem kazanacağını belirten uzmanlar, şirketlerin parlak yetenekleri çekmek için kişilere özel imkanların ve fırsatların sunulduğu, bireysel motivasyon tekniklerinin geliştirildiği uygulamalara yer vereceğini belirtiyor.
Bunların yanı sıra sosyal sorumluluk projelerinin geliştirilmesi ve sosyal medyanın daha aktif kullanımında yeni ve yaratıcı uygulamalar da söz konusu olacak. Bu yıl şirketlerin özellikle sosyal medyadan faydalanarak yeni bir ağ (network) oluşturması ve bunu işe alım süreçlerinde aktif olarak kullanması yoğun şekilde gündemde olacak.
Birçok şirket, çalışanların kişisel gelişim çabalarına ve ilgi alanlarına göre yeni gelişim faaliyetleri de oluşturacak. İşe alımlarda, yönetici seçiminde dış kaynak kullanımı artacak. Her yöneticinin bir koç gibi hareket etmesi zorunluluk haline gelecek. Yönetim kademlerindeki herkes için koçluk uygulamaları vazgeçilmez olacak.
Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka, uzun vadede İK departmanlarının üst yönetimlerin tamamen parçası haline geleceğine de vurgu yapıyor. Buna göre İK, şirketlerin kaderini etkileyen kararlarda doğrudan pay sahibi olacak ve üst yönetim kademelerinde İK kökenli yöneticiler daha çok rol alacak.

DAHA ÇOK KİŞİ EVDEN ÇALIŞACAK

KRM Yönetim Danışmanlık Operasyon Müdürü Dilek Yılmaz Tekirgöl’e göre, 2019’de yükselecek İK trendlerinden biri evden çalışma sistemi olacak. Şirketlerin operasyonel maliyetleri azaltma girişimlerinin bu uygulamaları desteklediğini belirten Tekirgöl, özellikle yabancı firmalarda evden iş yapan çalışanların sayısının artabileceğini belirtiyor. Buna bağlı olarak İK departmanları da evden çalışanların performans yönetimi ve motivasyonu gibi konulara yoğunlaşacak.
Dilek Yılmaz Tekirgöl, 2023 yılına kadar gözde olacak mesleklere yönelik ise şunları söylüyor: “IT uzmanları, finans uzmanları, biyomedikal uzmanları, satış yöneticileri, reklam ve pazarlama yöneticileri, danışmanlık ve eğitim uzmanları, biyokimyacılar, sosyal medya çalışanları, bilişim hukuku avukatları ve sağlık sektörü çalışanlarına yönelik talepte artış olması bekleniyor. Çok iyi seviyede yabancı dil bilgisi bu meslekler için olmazsa olmaz bir nitelik olarak öngörülmeli.”

İK’NIN ETKİNLİĞİ ARTACAK

Bu yıl yetenek ve performans yönetiminin İK’nın ajandasında daha fazla yer tutacağına değinen Tekirgöl’e göre, verimlilik ve performans sistematik olarak gözlemlenebilir ve ölçülebilir kavramlar olacak. Yine uzmanlıkların geliştirilmesi daha önemli hale gelecek ve organizasyonların tüm birimleri yeni uzmanlıklara göre kendini adapte edecek. Sosyal sorumluluk ise kurumsal düzeyde daha fazla önemsenecek. Eğitim niteliğinin iş dünyasının ihtiyaçlarına daha uygun hale getirilmesi de uzmanlaşmayı olumlu yönde destekleyecek.
Bu gelişmelere paralel olarak İK departmanlarının sayıca küçülebileceğine ancak etkinliklerinin yükseleceğine vurgu yapan Dilek Yılmaz Tekirgöl, “Verim odaklı çalışmalara iş ortağı konumuyla daha çok yönelebilecekler.  Hizmetlerin önemli bir kısmında dış kaynak kullanımının yaygınlaşması öngörülebilir” diyor.

ALTIN YAKALI ÇALIŞANLAR GELİYOR

Paradigma Consultancy Kurucusu ve Genel Müdürü Haluk Ünaldı, 2011’de şirketlerin, stratejik düşünce bilincine sahip, hızlı değişimi benimseyen, kendini işine adayan, sonuca odaklanan, katma değer üreten, moralini yüksek tutmaktan sorumlu, problem çözen çalışanlara ihtiyaç duyacağını belirtiyor.
2000 yıllar itibariyle hiçbir gelişmiş ülkede çalışanların 6’da ya da 8’de 1’inden fazlasının geleneksel ürün üretme ve dağıtma işinde çalışmadığına değinen Ünaldı, hali hazırda ABD’de çalışan nüfusun 3’te 2’sinin hizmet sektöründe görev yaptığını anlatıyor. Ve “Artık bilgi en önemli ürün haline geldi. Sanayi çağı yerini enformasyon çağına bırakıyor” diyor.
Dünyada son 30 yılda üretilen bilginin ondan önceki 5 bin yılda üretilenden daha fazla olduğuna dikkat çeken Haluk Ünaldı şunları söylüyor: “Bize sunulan bilgi stoku her 5 yılda bir ikiye katlanıyor. Bu kapsamda stratejik pazarlama ve pazar analistleri ile şirketlerde bilgiyi toplayan, analiz eden, yöneten, kısacası bilgiyi enformasyona dönüştürebilen ‘altın yakalı’ çalışanlar şirketlerin gözdesi olmaya aday.”
Prof. Dr. Yeşim TODUK / Amrop International Türkiye Yönetici Ortağı
“Kıdemliler İK’da çalışmak isteyecek”
Şirketler 2019’de yenilikçi, teknolojiyi kullanarak fark yaratabilen, işlerini tekrar tanımlayan, artı değer katan, girişimci ruhlu ve çok hızlı çalışanlara ihtiyaç duyacaklar. İşine aşkla bağlı çalışanlar öne çıkacak. Bunların yanı sıra şirket yönetimine yön verecek, genel müdürlük yapabilecek bir İK yöneticisine ve tepe yönetim ekibine ihtiyaç duyulacak.
2023’ün en gözde meslekleri ise, sağlık ile yeni teknolojileri kaynaştıran meslekler olacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde İK departmanlarının önemi kesinlikle çok daha fazla artacak, ancak çerçevesi değişecek. Şirketlerin en kıdemli ve kıymetli çalışanları İK departmanlarında görev almak isteyecek.
Ahu BADE NİLGÜN / NBS İK ve Yönetim  Danışmanlığı Kurucu Ortağı
“Beyin avcıları daha çok kullanılacak”
Bu yıl teknik ve spesifik alanlarda çalışan firmalar, konusunda yetişmiş iş gücüne talep gösterecekler. Bu bağlamda sıfırdan, kendi kurum kültürlerinde yetiştirmekten ziyade rakiplerinden transferler konusunda çok daha agresif bir tutum izleyecekler.
2019 itibariyle hızla gelişen ve geçmişi çok uzun olmayan yeni bilişim teknolojileri ve enerji sistemlerinde kullanılacak iş gücü için beyin avcıları çok daha yoğun şekilde kullanılacak.
Gelişen sistemler ve talepler çalışanların kurumsal bağlılıklarını zayıflattığı için İK departmanları işe alımı “outsource” edip doğru performans, ücret ve çalışan bağlılığı çalışmalarına odaklanmak durumunda kalacak. Kurumlar potansiyel yıldız ve kilit çalışanlarının inovatif ve fark yaratan taraflarını geliştirmek için koçluk ve mentorluk süreçlerini çok daha etkin kullanacaklar.
2023’ün meslekleri yenilenebilir enerji kaynakları alanındaki mühendislikler, her alanda tasarım mühendisliği ve telekom sektöründe ileri teknoloji alanında çalışan teknik pozisyonlar olacak. Pek çok ihtiyaç internet üzerinden karşılanacağı için İK’dan günlük perakende taleplere dek bu konuda görev alacak birçok kişiye ihtiyaç duyulacak.
Okan TÜTÜNCÜ / Secretcv.com Genel Müdürü
“Şirketler Y jenerasyonuna odaklanacak”
2011’de çağdaş İK uygulamalarının Y jenerasyonu için uyarlanması gerekiyor. Bazı şirketlerde Y jenerasyonunun (1980-1999 doğumlular) oranı yüzde 60’lara varmış durumda. Y jenerasyonunun beklentileri, ihtiyaçları, motivasyonu X jenerasyonundan (1965-1979) çok farklı. X jenerasyonu için bir şirkete girmek, bağlı olmak, uzun dönem çalışmak, sadakat, aidiyet, takdir edilmek, verileni en iyi şekilde yapmak çok kritik ve önemli. Y jenerasyonu ise daha esnek olmak, yaptığı işten keyif almak istiyor ve maddiyata daha çok önem veriyor. Bu yıl X jenerasyonuna göre oluşturulmuş tüm İK yaklaşımları değişime uğrayacak ve çalışan memnuniyeti, kurumsal fayda dengesi gözetilecek.
İK’nın önemi artacak
TÜİK tarafından düzenlenen 19. İstatistik Araştırma Sempozyumu’nda sunulan bildiriye göre nüfus, azalan bir artış hızıyla 2023’te 81-83 milyon arasında bir değere ulaşacak. Ülke nüfusunun yaklaşık 5’te 1’inin yaşadığı İstanbul, 2023’te 15 milyonu aşacak. Başkent Ankara’nın nüfusu 5,5 milyona, İzmir’in 4,5 milyona, Bursa’nın 3,4 milyona ulaşacak. Yani Batı’ya göç devam edecek ve buna paralel olarak Türkiye pazarı gelişecek. Dolayısıyla İK departmanlarının önemi ve misyonu artarak devam edecek. Yine TÜSİAD tarafından ele alınan bir raporda 2020 yılında 15-64 yaş arası grubun nüfusun yüzde 68’ini oluşturacağı öngörülüyor. İK uzmanlarına göre bu da 2020’den sonra yaklaşık 20 yıllık bir zaman diliminde çalışacak ve ekonomiye katkı sağlayacak nüfusun artacağını gösteriyor. Bu noktada İK yöneticilerinin bu nüfusu iyi anlaması, iyi değerlendirmesi ve iyi yönlendirmesi gerekiyor.
“Moleküler biyoloji” ilk sırada
İK portalı Secretcv.com, 13 bin 460 kişinin katılımıyla bir anket düzenledi. Ankete katılan kişilerin yüzde 32’si geleceğin en gözde mesleği olarak “moleküler biyoloji”yi gösterdi. Yüzde 20’si ise “pazarlama uzmanlığı”nı ikinci sıraya yerleştirirken “yazılım mühendisliği” yüzde 16 oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Bu meslekleri sırasıyla, psikoloji (yüzde 14), İK uzmanlığı (yüzde 11) ve uzay mühendisliği (yüzde 7) izledi.
Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü’ye göre bu meslekler arasına, internet gazeteciliği ve enformatik uzmanlığını da eklemek gerekiyor. Yine 2023 yılı için Türkiye’de yaşlı nüfusun yüzde 10 civarında olacağı beklentisine işaret eden Tütüncü, “Bu da nüfusun yaşlanmaya başladığını gösteriyor. Yaşlı nüfus arttığı için yaşlılara yönelik sağlık, bakım ve turizm gibi sektörlerin gelişeceğini söylemek mümkün” diyor.
Yeni dönemin gözde meslekleri
* Çevre mühendisliği
* Yenilenebilir enerji danışmanlığı
* Çevre hukuku uzmanlığı
* Organik tarım danışmanlığı
* Organik kozmetik danışmanlığı
* Şehir ve çevre planlama uzmanlığı
* Atık su ve atık yönetimi uzmanlığı
* Endüstriyel tasarımcılık
* Endüstriyel psikolog
* Genetik mühendisliği
* Biyoteknoloji uzmanlığı
* Gıda mühendisliği
* Moleküler biyoloji uzmanlığı
* Pazarlama uzmanlığı
* Yazılım mühendisliği
* İK uzmanlığı
* Uzay mühendisliği
* İnternet gazeteciliği
* Enformatik uzmanlığı
* Sosyal medya uzmanlığı
* Bilişim hukuku uzmanlığı

2019’de en çok eleman alacak sektörler

* İnşaat
* Enerji
* Hızlı tüketim
* Bilişim
* Mağazacılık
* Tekstil
* Sağlık

19 Şubat 2018 Pazartesi

Üzerinden tam 17 yıl geçti! Yine aynı oyun

Devletin zirvesinde yaşanan Anayasa kitapçığı fırlatma olayı ve onun tetiklediği 2001 krizinin üzerinden 17 yıl geçti. O dönem görevde olan bakanlar, Türkiye'nin maruz kaldığı ekonomik operasyonun günümüzle benzerlik taşıdığını belirtti.
Türkiye, 19 Şubat 2001'de toplanan Milli Güvenlik Kurulunda (MGK), dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile dönemin Başbakanı Bülent Ecevit arasında yaşanan Anayasa kitapçığı fırlatma olayının etkisiyle tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşadı.

MGK sonrası yapılan açıklamalarla kriz büyürken, borsa ilk gün yüzde 14,6, üç günde 29,3 değer kaybetti. Repo faizleri yüzde 760'a, ardından da yüzde 7 bin 500'e tırmandı. Merkez Bankasından 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı oldu. Türkiye 2001 yılında yüzde 5,7 küçülürken, enflasyon oranı yüzde 88'i aştı.

Türkiye, krizin ilerleyen dönemlerinde "sabit döviz kuru" sistemini terk ederek, dalgalı kura geçti. Kriz öncesi 623 bin lira olan dolar, 1 milyon 225 bin liraya tırmandı. İç borçlanmanın ortalama vadesi 410 günden 148 güne düştü. Kredi kartlarında aylık faizler yüzde 60'lara kadar tırmandı.

2000 yılında yüzde 6,5 olan işsizlik oranı, 2001 yılında yüzde 8,5'e, 2002'de 10,3'e yükseldi. Standart and Poor's, Türkiye'nin kredi notunu düşürürken, mart ayında Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak kabineye girdi. Bankalara el koyma süreci bu dönemde de devam etti. Ekonomideki sıkıntıya bağlı olarak büyük esnaf eylemleri başladı.

Hükümet tarafından, krizin etkilerini ortadan kaldırmak için "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" açıklandı. Merkez Bankasına özerklik getiren yasa ile Bankacılık Yasası bu dönemde Meclisten geçti. Türkiye, 20 milyon liralık banknotla tanıştı. İlerleyen dönemde pek çok bakan ve bürokrat görevlerinden istifa etti.

3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde, AK Parti tek başına iktidara geldi. Krizin yaşandığı dönemde koalisyonda bulunan DSP, MHP ve ANAP ise Meclis dışında kaldı.

"COTTARELLİ TATİLE ÇIKMIŞTI"

Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anayasa kitapçığı krizinin yaşandığı 19 Şubat 2001'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yurt dışında olduklarını ve olaydan telefonla haberdar edildiklerini belirterek, "Yurt dışından dönünce bu olayı kucağımızda bulduk. Bu krizin öncesinde de Kasım 2000'den Şubat 2001'e giden dönemde, ülke olarak aynı bugünlerde olduğu gibi yine finansal anlamda operasyona tabi tutulmaya çalışıldık. Bugün nasıl ekonomik tetikçiler varsa o gün de ekonomik tetikçiler vardı. Uluslararası güçlerin Türkiye üzerindeki çıkarlarının neden olduğu ekonomik tetikçilik olayıydı." dedi.

O dönem kurda aşırı oynamalar yaşandığına ve cari açığın da kritik seviyede olduğuna işaret eden Tanrıkulu, "Krizi, sadece Anayasa kitapçığı fırlatmaya bağlamamak lazım. O olay, son damlası oldu. Öncesinde uluslararası bazı bankaların, Türkiye'den ciddi para çekmesi gibi sabotajları vardı. Aynı bugün gibi. Bu dönemle mukayese ediyorum, ülke yine benzer olaylarla karşı karşıya kalmış." diye konuştu.

Tanrıkulu, o süreçte, dönemin Başbakanı Ecevit başkanlığında yapılan bir ekonomi toplantısında sabit kurdan dalgalı kur rejimine geçişin ele alındığını anımsatarak, şöyle devam etti: "Merkez Bankası sabit kuru hazirana kadar açıklamıştı. Dalgalı kura ben de dahil bazı isimler, Genel Başkanımız itiraz etti. Tartışma konusu olmuştu. Fikir, Merkez Bankası ve Hazine yönetiminden gelmişti. O olay, IMF'nin bizim üzerimizdeki operasyonudur. 'IMF istiyor' denilince, Genel Başkanımız IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'nin aranmasını istedi. Aradık ancak ulaşamadık, adam yok, ABD'de tatilmiş ve tatile çıkmış. Bankalarla ilgili o dönem çok tartışma çıktı, biz hep itiraz ettik."

"KİTAPÇIK FIRLATILDI DİYE EKONOMİ ÇÖKMEZ"

Dönemin dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Tunca Toskay da Anayasa kitapçığı fırlatma olayının, krizle doğrudan ilgisi olduğunu düşünmediğini ve o olayın işin magazin tarafı olduğunu söyledi. Toskay, o dönem kamu iştirakleri ve finans sektörünün kötü durumda olduğuna dikkati çekti. Sabit kur rejiminde, kurun belli bir bantta oynama imkanı olsa, krizi önlemenin ve hafif geçirmenin mümkün olabileceğine işaret eden Toskay, "O dönemde bankalarda çözülme başladı. Şubattaki olayla da tutunulamadı. Şimdi Türkiye ve ABD ilişkilerine bakınca, Kemal Derviş niye geldi, fonksiyonu neydi, daha iyi anlamak mümkün olabilir. Hükümetin düşürülmesinde kendisi aktif rol oynadı, Meclisteki güvenoyu tabanını yok ettiler. Siyaset, dış politika ve iç ekonomik şartlar üst üste geldi. Anayasa kitapçığı olayı olmasaydı iyi olurdu ama Anayasa kitapçığı fırlatıldı diye ülke ekonomisi çökmez." değerlendirmesinde bulundu.

Toskay, olayın yaşadığı sırada bir resepsiyonda olduğunu ve yaşananlar üzerine hemen Başbakanlıkta toplantı yaptıklarını hatırlatarak, "O toplantıda, programdan sorumlu olan Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Müsteşarı'na 'Bu program patlarsa sorumlusu sizsiniz.' dedim. Sonrasında da istifa ettiler zaten. Hükümetin seçime giderken çok basit taleplerini bloke ettiler. Fındık desteklemesi gibi rakamlar bile ödenmedi." ifadesini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN ŞOKLARA DİRENCİ 2001'E GÖRE KATBEKAT ARTTI"

İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurullah Gür de Anayasa kitapçığı fırlatma vakasının, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birinin fitilini ateşlediğini belirterek, bu olayın, zaten 2000 yılının sonunda zor günler geçiren Türkiye ekonomisinin dibi görmesine neden olduğunu dile getirdi. Türkiye ekonomisinin 2001 yılında daraldığını anımsatan Gür, "Dolar kuru 600 bin lira seviyesinden 1 milyon liranın üzerine çıktı. Bu süreçte 10'dan fazla banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredildi. Mevduat sahiplerinin tasarrufları kısa sürede eridi. Repo faizleri yüzde 7 bin 500 seviyesini gördü. Borsaçöktü. İşsizlik ve yoksulluk hızla arttı. Ekonomideki bu çöküş yüzünden Türkiye yeniden IMF ile masaya oturmak zorunda kaldı. 2000-2001 krizi sonrasında bankacılık sektörü ve kamu maliyesi yeniden yapılandırıldı." dedi.

2002 yılındaki genel seçimler sonrası yakalanan siyasi istikrarın, makroekonomik istikrarın sağlanmasının önünü açtığını ifade eden Gür, bankacılık sektörünün kendisini geliştirdiğini, bütçe açığı ve kamu borç oranının hızla düştüğünü, enflasyonun çok uzun bir aradan sonra tek haneli rakamlara indiğini anlattı.

Nurullah Gür, şunları kaydetti:

"2000-2001 krizinden sonra gerçekleştirilen yapısal reformlar ve 15 yıldan daha fazla süredir devam eden siyasi istikrar Türkiye ekonomisinin iç ve dış şoklara karşı direncini 2001 yılına kıyasla katbekat artırmıştır. Türkiye, küresel finans krizinin etkilerinden dünya genelinde en hızlı kurtulan ülkelerden biri olmuştur. Türkiye ekonomisi, Gezi Parkı olaylarından 17-25 Aralık operasyonlarına, Suriye'deki iç savaştan 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar birçok iç ve dış şoklardan asgari düzeyde etkilenerek yükselişini sürdürmektedir. Son yıllarda yaşadığımız bunca badireye rağmen Türkiye son yıllarda G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ilk üç ekonomiden birisidir. Bu, her ülkenin ulaşabileceği bir başarı değildir."

9 Ocak 2018 Salı

Öğrenci ve yeni mezunlar nasıl özgeçmiş hazırlamalı?



Öğrenciler ve yeni mezunlar, özgeçmişlerini hazırlarken genellikle ne yazmaları gerektiğinden emin olamazlar. Ancak eğer özgeçmiş hazırlamanın amacını anlıyorsanız, bu o kadar korkutucu olmamalı. Özgeçmiş, işi almanızı sağlayacak ya da hayat hikayenizi anlatacak bir yazı değildir. Bir özgeçmişin amacı okuyanda ilgi yaratmak ve görüşmeye çağrılmanızı sağlamaktır; ona şu soruyu sordurmalıdır: “Bu aday, şirketime bir değer katabilir mi?”
Eğer özgeçmiş yazınızda bu sorunun cevabını verebiliyorsanız, işverenler sizinle tanışmak isteyecektir. Şirkete katabileceğiniz değeri göstermek için, potansiyel işverenin ne aradığını da bilmeniz gerekiyor.
İnsan Kaynakları uzmanı Louise Fletcher’ın önerilerine göre öncelikle ilginizi çeken ilanlara göz atın. Genellikle istenen özelliklere dikkat edin. Mümkünse bir İnsan Kaynakları uzmanıyla görüşüp işe alırken nelere dikkat ettiklerini öğrenin. İlgilendiğiniz sektörle ilgili yayınları ve gelişmeleri takip edin. Böylece işveren için nelerin önemli olduğunu görüp özgeçmişinizi bu konulara göre yönlendirebilirsiniz.
Birçok öğrenci ya da yeni mezun, ilgi çekici bir özgeçmiş yaratmak için yeterli deneyimlerinin olmamasını bir eksiklik olarak görüyorlar. Ancak fazla endişelenmenize gerek yok. Staj deneyimleriniz, gönüllü çalışmalarınız, okul kulübü çalışmalarında yaptıklarınız gibi geçmiş deneyimlerinizi düşündükçe aslında konuşacak çok şeyiniz olduğunu göreceksiniz. Önemli olan şirkete değer katmanızı sağlayacak özelliklerinizi ve yeteneklerinizi öne çıkarmaktır. Özgeçmişinizde, deneyimleriniz, yetenekleriniz gibi size ait konulara yer verebileceğiniz gibi aşağıdaki başlıklara da dikkat etmelisiniz.          
  • Olumlu kişisel özellikleriniz
  • Teknik ve bilgisayar bilgileriniz
  • İlgilendiğiniz uzmanlıkla ilgili aldığınız kurslar ya da katıldığınız seminerler
  • Eğitim bilgileriniz
  • Kısa dönem ya da staj deneyimleriniz
  • Diğer başarılarınız; dizayn ödülü, yarışmalardaki dereceleriniz gibi…
  • İş deneyimi (ilgilendiğiniz pozisyonla ilgiliyse, ücretsiz çalıştığınız işlere yer verebilirsiniz).
Gözden kaçmaması gereken bir diğer unsursa özgeçmişin dizaynı. Birçoğumuz buna dikkat etmesek de, içeriği kadar bir özgeçmişin dizaynı da çok önemlidir. Araştırmalar gösteriyor ki özgeçmişinizin dikkat çekmek için tam 20 saniyesi var. Özgeçmişinizin dizaynı ve yapısı için kitaplardan ve internetten yararlanabilirsiniz.
Özgeçmişinizi hazırlarken, yazının başında da belirttiğimiz gibi okuyan kişinin amacını göz önüne alın: “Bu aday, şirketime bir değer katabilir mi?” Eğer ilgili yeteneklerinizi, kişisel özelliklerinizi ve başarılarınızı öne çıkarabilirseniz, özgeçmişiniz doğru kapıları açacak, görüşmeye çağrılmanızı sağlayacaktır.

35 Yaşından Sonra ne oluyor?

Çıktığı iş ilanına “35 yaşından küçük” maddesi koyan bayan İK’cımız, o günün 35. doğumgünü olduğunu hatırlıyor. Sonrası kaygılı düşünceler ve biraz alınganlık… Ama siz de korkmayın; mutlu bitiyor hikayemiz…
—Filiz Hanım son iki madde okunmuyor, yardımcı olur musunuz?
Kafamı incelediğim dosyadan kaldırıp stajyerimin umut dolu gözlerine bakıyorum. Heyecanla cevap bekliyor benden, içi öğrenme isteğiyle kıpır kıpır. Elinde tuttuğu ilan metnini gösteriyor bana, el yazımı okuyamamış.

—Tabi ki, diyorum. Sondan ikinci maddeye “35 yaşını aşmamış,” son maddeye de “bayan” yazacaksın.
Stajyerim Ali teşekkür edip arkasını dönüyor. Fakat ben o anda yıllardır söylemeye alışık olduğum bir cümlenin beni yaktığını hissediyorum: 35 yaşını aşmamış. Aynı anda gözüm takvime kayıyor: 15 Ağustos 2008. 35 inci yaş günüm bugün benim! Nasıl da unutmuşum? Kulağıma klavye tıkırtıları geliyor. Stajyerim ekrana kelimeleri giriyor, tık tık tık tık… Ardından “ilan yayınlansın” diyor ve ilan yayınlanıyor. İçim bir hoş oluyor. Yıllarca 35 yaşın üstündeki kişilerin özgeçmişlerini dikkate almayan ben bir anda sarsılıyorum. İşte ben de o garip çizginin gerisinde kaldım şimdi. Dünya hali bu, profesyonel yaşam, ben de yarın bugün işsiz kalabilirim, ben de masanın diğer tarafına oturabilirim. Ama gerçekten de oturabilir miyim? İnsanlar benim yaptığım gibi doğum tarihine bakıp elemezler mi beni? Mutlaka elerler, eleyenlerin sayısı da hiç az olmaz.
Odanın açık kapısından koridordan geçen insanlara bakıyorum. Hepsi şık, hepsi resmi, hepsi 35’in altında. On bir yıldır insan kaynaklarına çalışıyorum, binlerce mülakat yaptım, basit bir hesap yapsam, görüştüğüm adayların yüzde doksanı 35 yaşın altındadır. Peki nerede 35 yaşın üstündeki bu insanlar? Ne yaparlar, ne yerler, ne içerler? İş görüşmesine dahi çağırmadığımız bu insanlar nasıl bir ruh haline girerler?

—Filiz Hanım!
Düşüncelerimden sıyrılıp kafamı masadan kaldırıyorum. Semih Bey, koordinatörümüz, gözleri yuvalarında oynayarak bakıyor bana:
—Filiz Hanım sizden istediğim çalışmayı bugüne yetiştiremeyeceksiniz galiba!
İğneleyici bir söz. Allah Allah böyle tepkiler vermezdi Semih Bey bana.

—Danışmanlardan gelecek raporu bekliyorum, gecikme için kusura bakmayın lütfen.
Odanın içine uzattığı başını bir anda geri çekip gözden kayboluyor Semih Bey. İş dünyasında alışığım böyle kaprislere ama beyefendiden beklemezdim. Ya bakışları? Sanki bana ehemmiyet vermiyormuş gibi. Yoksa 35’imi geçtim diye, başka bir firma beni iş görüşmesine dahi çağırmaz diye mi böyle davranıyor bana? Yok canım…
35 yaş üstündeki kişilerle yaptığım sayılı mülakatlar geliyor gözümün önüne. Şu cümleler hafızamda yeniden canlanıyor: “Tecrübe açısından en olgun çağımızda kenara itiliyoruz… Firmalar ne yapmak istiyor? Bunun sebebi nedir? Neden 37, 38 değil de 35? Kırkımdan sonra bana kenarda oturmam söyleniyor, işverenler de otursa ya… Ucuz iş gücü için mi yapıyorlar acaba? Ülke açısından da kayıp değil mi?” Onlarca itiraz ve çaresizlik… İlk defa bir doğum günümde eğlence planlarından önce endişeleniyorum.
Ali bu sırada başka bir ilanı tarıyor. Yana taralı jöleli saçları ışıkla parlıyor, çabuk çıktı öğrenci görüntüsünden, kolay uyum sağladı çevreye. Sandalyesinde yan dönüp:

—Filiz Hanım, diyor, başvuru filtrelerken nasıl seçiyorduk yaş sınırlamasını?
Bu çocuk da sanki inadına yapıyor. Kızacak gibi oluyorum kızamıyorum.

—Ben sana öğretmiştim başvuru filtrelemeyi, diyorum. Doğum tarihine gelip, üst taraftaki hanede bin dokuz yüz yetmiş üçü seçeceksin.
İçimden de, “Böylece geri kalanlar tarih olacak!” diye ekliyorum.
35’ten sonra işsiz kalmak herkesin korkusu ama bu korkunun şiddeti kişinin mesleki donanımı ile de yakından ilgili. 35’e kadar aile şirketlerinde, rutin görevlerde, uzmanlıktan öte çalışmışların işi gerçekten zor. Böyleleri mülakatlarda da öyle çaresiz oluyor ki. Fakat bir de 35’ten önce oyunu okuyup, kendisine değer katmayan firmalarda çok durmayarak profesyonelleşenler var. İşte böyleleri için tablo biraz daha iç açıcı. Ama yine de ülkemizde hiçbir şeyin garantisi yok.
Şair, “Yaş 35 yolun yarısı eder,” demiş. Herhalde yaşadığı dönemde böyle bir iş dünyası olmadığından böyle söylemiş. Oysaki bugün 35 yolun yarısından çok daha derin anlamlar ifade ediyor. İş dünyası bir yolsa, 35’ten önce doğru şeride geçmek çok önemli. Yaşı 30’a yaklaşıp da iş değiştirme telaşına düşenler az değil. Bu kişilerin büyük çoğunluğu işten ayrılma sebebi olarak 35 yaş korkusunu gösteriyorlar. Daha geçen gün görüştüğüm Ahmet Bey, “Yaşım 30’a geliyor Filiz Hanım,” diyordu, “bu yaşlarda ne yaptım yaptım, yoksa 35’ten sonra iş değiştirmek gibi bir şansım olmayabilir.” 30-35 arası öğrencilikle birlikte uzun bir maratonun son yüz metresi gibi. Atağa kalkan kazanıyor.
Vakit öğlene gelirken ailemden gelen tebriklerle moral buluyorum. İşimi seviyorum, mesleki bilgime de güveniyorum, ancak yine de gelecekten endişelenmeden duramıyorum. İnsanın kalkanlarından birinin düşmesi gibi bir şey bu; gençken, bekârken, çocuksuzken çok daha fazla risk alabilirsin. Ama zamanla hayat şartları bağlar insanın elini kolunu, taş yerinden oynatıldığında ağırlığını kaybedebilir.
Bu düşüncelerle odadan çıkıp koridora geçiyorum. Genç çalışanları görmek neşeden çok korku veriyor bana. Yoksa bu iş dünyasına özgü yeni bir hastalık mı? Ne diyeceğiz bunun adına? 35 yaş kokusu mu yoksa mülakatlara dahi çağrılmama endişesi mi? Hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Ofisimizin açık alanına geldiğimde kalabalık hemen gözüme çarpıyor. Sanki herkes aynı anda mola vermiş. Ben yaklaşınca sessizlik artıyor adeta, kalabalığa birkaç adım kala da: “İyi ki doğdun Filiz!” sesleri yüreğimi hoplatıyor. Genci, yaşlısı tüm arkadaşlarım tebrik ediyorlar beni, elimi sıkanlar, yanaklarımdan öpenler, omzumu tapışlayanlar, “Filiz Hanım sizden öğrenecek çok şeyimiz var,” diyenler… Bir ara gözüm kalabalığın arkasında gizlenen pastaya ve pastanın hemen yanında duran koordinatörüm Semih Bey’e takılıyor. Semih Bey az önceki kaprisli halinden uzak, şakayla göz kırpıyor bana. Gülerek eklemeden de yapamıyor:

Kariyerinizde Bu Hataları yapmayın

İş hayatında kariyeri başarıyla yürütmek zorlu bir süreçtir. Bazen yapılan ufak hatalar çok daha başarılı bir kariyer yolculuğunun önünü kesebilir.
İşe ilk girerken söylenen birkaç ufak gözüken yalan ya da daha önce aldığınız maaşla ilgili şişirilmiş rakamlar gerçekler ortaya çıktığında işinizi kaybetmenize kadar varacak sonuçlar yaratabilir.
Bu nedenle kariyer uzmanları iş hayatında başarılı bir kariyer için yapılmaması gereken 6 hatayı şöyle sıralıyor:
Hata 1: Kendinizi vazgeçilmez sanmayın. Kariyer uzmanı Barry Maher’a göre, bir iş yerinde kendinizle fazla övünmek yöneticileriniz ve patronlarınız gözündeki algınızı kötü etkileyebilir. Bunun yerine yaptığınız işlerle öne çıkmaya çalışın. Çünkü zaten bunun sonucunda patronunuz herhangi bir hatanızda yanınızda olacaktır ve sizi kaybetmek istemeyecektir. Kendinizle övünmek yerine yaptığınız işlere güvenin.
Hata 2: Bağlantı kurmak her şey değildir. Kariyer Koçu Caroline Ceniza-Levine hem adaylarda hem de çalışanlarda yapılan en büyük hatalardan birinin, çalışanların sadece bağlantılarına güvenerek iş yapabileceklerine inanmaları olduğunu söylüyor. İş bağlantıları önemlidir. Ancak iş için kurduğunuz bağlantılarla iletişiminizi doğru yönetmeniz gerekir. Sadece kendi işiniz olduğunda iş bağlantılarınızla iletişime geçmeniz karşı tarafta bir süre sonra yanlış bir algı oluşur. Bunun yerine insanlarla iş bağlantısı değil gerçek ilişkiler kurun. Böylece siz de onlar için bir bağlantı olarak algılanmaya başlar ve karşılıklı güven yaratmış olursunuz.
Hata 3: Tecrübenizin yeterli olduğunu düşünmeyin. Bir iş yerinde uzun süre çalışanlar genellikle orada edindikleri bilginin yeterli olduğunu düşünürler. Cheryl E. Palmer, bu hatanın iş yerinde pazarlık gücünün kaybedilmesine neden olabileceğini belirtiyor. Ancak bunun yerine işte bulunduğunuz süre boyunca çeşitli sertifika programlarına katılarak işinizle ilgili güncel bilgileri takip etmeli, onlar hakkında bilgi edinmelisiniz. İş yerinizden eğitim konusunda destek isteyerek de kendinizi sürekli yenileyebilirsiniz. Bu yaklaşım kesinlikle kariyerinizde pazarlık gücünüzü artırabilir.
Hata 4: Fazla mütevazi olmayın. İş yerinde kibir kötüdür ama bunun kadar kötü olan bir diğer davranış da fazla mütevazi olmaktır. Bir görev için “O kadar da büyük başarı değil” ya da “Benim katkım değil ama X kişisinin katkısı daha önemli” gibi konuşmalar bir süre sonra gerçek olarak algılanmaya başlayabilir. Wilkerson Consulting Group kariyer koçu Kim Wilkerson, kendinizi beğenmiş olarak gözükmemek için yapılacak aşırı mütevaziliğin başarıların bilinmemesine neden olabileceğini söylüyor. Bu noktada çalışanın iletişim yeteneğinin çok önemli olduğunu dile getiriyor.
Hata 5: Her şeyi kontrol etmeye çalışmayın. Kariyer yolunda tipik kariyer yollarına takılmak ve bu konuda fazla titiz davranmak bazen başka fırsatları görmenizi engelleyebilir. Kariyer uzmanı Ceniza-Levine özellikle bankacılık ve danışmanlık gibi sektörlerde bu durumun sıkça görüldüğünü anlatıyor. Bu sektörde çalışanların geleneksek olmayan kariyer fırsatlarını görmediğini ve böylece yeni girişim fırsatlarını kaçırabildiğini kaydediyor.
Hata6: Kafanızı kuma gömmeyin. Birçok kişi işinde mutsuzken sadece güvenilir olduğu için işini değiştirmekten çekinir. David Sanford, bu durumun özellikle ekonomisi belirgin olmayan ülkelerde daha çok tercih edildiğine dikkat çekiyor. Ama her şeyin geçeceğini düşünmek bir süre geleceğiniz diğer daha iyi fırsatları görmenizi engelleyebilir. Bu nedenle her zaman ihtiyatlı ancak diğer koşulların farkında olun.